14 Mart 2011 Pazartesi

In my head, there's only a grave

Bir insan var. Hayatı gitmek olarak tanımlıyor, yayan olarak yol katetmek. Bir şeylere erişmek için verdiğimiz çabanın basit yönünü gösteriyor. Onu düşüncelerine göre siz yürüyorsunuz, hisleriniz kaslarınız, düşünceleriniz ise hedefiniz. Şöyle ki; yürüdükçe kaslarınız yoruluyor, bir yerleriniz ağrımaya başlıyor, ufak molalar vermezseniz tökezlemeye ve iyice yavaşlamaya başlıyorsunuz. Eğer hedefiniz belirsiz ise daha da yoruluyorsunuz; şöyle ki, ya doğru bir hedef belirleyip ona doğru yürümelisiniz, yoksa kaldırımdaki kalabalık yerine caddedeki metal yığının ortasında bulabilirsiniz kendisini.

Kalabalık içinde yol katetmek ise başlı başına bir bela olabiliyor, yönünüz şaşırabiliyor ama hedefinize ulaşmak için yalnızca zaman kaybediyorsunuz. Buradan beş para etmez bir şekilde ayrılabiliteniz de var, ama metal yığını arasında kaybolmak kadar koymayabilir bu.

Sanırım ben bu metal yığını arasındayım, zıtlığın verdiği güç mü desem artık, halsizlik veya yorgunluk mu bilemedim; ama bu yol süründürücü. Ve ben sürünmeyi sevmem.

Ve aynı ben sıkıldım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder